Avropa

Seçim Bitti, Tartışmalar Bitmedi

Pinterest LinkedIn Tumblr

 

Dr.Murteza HASANOĞLU

Türkiye’de, Mahalli İdareler Genel Seçimi, 30 Mart 2014 Pazar günü yapıldı. Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından seçim sonuçlarına ilişkin kesin veriler, önümüzdeki günlerde açıklanacak. Ancak resmi olmayan kesin sonuçlara ilişkin veriler, hem siyasi partilerden yapılan açıklamalar hem de medyada yer alan haberler çerçevesinde Türk kamuoyu tarafından biliniyor. Kesin olmayan seçim sonuçları, hem seçimi önde tamamlayan iktidar partisi AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi), hem ana muhalefet partisi CHP (Cumhuriyet Halk Partisi), hem de Meclis’te bulunan diğer muhalefet partileri MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ve BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) açısından ciddi bir değerlendirmeye muhtaçtır.

Öte yandan seçim öncesi Türkiye’de yaşanan siyasi ve hukuki gelişmeler, Hükümet’in dış politikadaki tutumu ve izlediği yol; seçim sonrası partilerin iç dinamiklerinde oluşan/oluşması beklenen muhtemel değişimler de Türkiye perspektifinden yapılacak bir değerlendirmeyi gerektirmektedir.

Öncelikle 30 Mart Türkiye Mahalli İdareler Genel Seçimine ilişkin somut veriler üzerinden yapılacak bir yorum için, seçim sonucunda partiler ve aldıkları oy oranlarına bir göz atmakta fayda vardır.

Türkiye Geneli Durum:

AKP yüzde 45,50 oranında oy; CHP yüzde 27,79 oranında oy; MHP yüzde 15,21 oranında oy; BDP 4,18 oranında oy almışlardır. Kalan oylar ise diğer partiler arasında dağılmıştır.

Bu seçim sonuçlarına göre; AKP 18 büyükşehir, 32 şehir, 559 ilçede belediye başkanlıklarını kazanmıştır. CHP 6 büyükşehir, 7 şehir ve 160 ilçede belediye başkanlıklarını kazanmıştır. MHP ise 3 büyükşehir, 5 şehir ve 106 ilçede belediye başkanlığını kazanmıştır. BDP, tamamı Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinden olmaz üzere, 2 büyükşehir, 7 şehir ve 67 ilçede belediye başkanlıklarını kazanmıştır.

Bu veriler ışığında genel bir ifade ile seçimi kimin kazandığını söylemek gerekirse, AKP’nin seçimin kesin galibi olduğu ifade edilebilir. Ancak bu ifade tamamen, kimin daha çok oy aldığının ve kimin daha çok belediye başkanlığını kazandığının cevabı olabilir. Çünkü, bir önceki seçimde söz konusu partilerin aldıkları oylar ve oranlar karşılaştırıldığında, seçimden kazançlı çıkan partinin gerçek anlamda AKP olmadığı görülmektedir.

Partilerin Kayıp-Kazanç Durumu

AKP, 30 Mart 2014 Pazar günü yapılan yerel seçimlerde, 19 milyon 111 bin 182 oy almıştır. Aynı AKP,  2011 yılında yapılan genel seçimlerde ise 21 milyon 399 bin 82 oy toplamıştı. Bu rakamlar, Türkiye’deki seçmen sayısının artmış olmasına rağmen, AKP’nin 2 milyon 229 bin oyu kaybettiğini ortaya koymaktadır. Artan seçmen sayısı da eşit olarak dağıtılacak olsa, bu kayıp iki buçuk milyona yaklaşmaktadır.

CHP, geçen hafta sonu yapılan yerel seçimlerde toplam 11 milyon 270 bin 468 oy toplayabildi.  Bu rakam, CHP’nin 2011 yılında aldığı 11 milyon 155 bin 972 oy ile karşılaştırıldığında küçük bir artış olduğu fark edilmektedir. Ancak seçim öncesi CHP’nin hem parti genel merkezi, hem anket şirketleri, hem de CHP seçmenin beklentisi göz önüne alındığında bir artış bir anlam ifade etmediği gibi, psikolojik olarak ‘başarısızlık’ olarak bile değerlendirilebilir.

MHP için açıklanan rakamlar, her ne kadar partililer tarafından bir başarı olarak algılanmasa da bir başarının varlığının kanıtını oluşturmaktadır. Çünkü Pazar günü yapılan seçimlerde MHP, 7 milyon 718 bin 799 yurttaşın oyunu almıştır. MHP, 2011 yılında yapılan seçimlerde ise 5 milyon 585 bin 513 oy alabilmiştir. Son seçimlerde MHP oylarını 2 milyon 133 bin 286 artırmıştır. Yüzdelik orana bu kadar büyük olarak yansıma da yaklaşık iki buçuk milyona yakın oy artışı, ciddi bir gelişmedir ve peş peşe yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimleri etkileyebilecek boyuttadır. Ancak seçim öncesi MHP’nin mitinglerine gösterilen yoğun ilgi ve partililerin beklentileri çerçevesinde bakılacak olursa, MHP’nin artırdığı oy miktarının, gerçekte artırması beklenen oy miktarından çok gerilerde kaldığı söylenebilir.

BDP’nin durumu aslında MHP’nin durumunun tam tersi olarak yorumlanabilir. Çünkü BDP, Güneydoğu’da belediye sayısını artırmış olsa da oylarında düşüş yaşamıştır. Ancak BDP’nin oylarının HDP ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği düşüncesi, hiç de yadsınacak bir düşünce değildir. Dolayısıyla BDP’nin oylarının üzerine HDP’nin de oylarının ilave edilerek hesap yapılması, akla daha yatkın gelmektedir. Bu şekilde bir hesaplama yapılsa bile, BDP’nin oylarında bir düşüş yaşandığı gözlemlenmektedir.

Partilerin seçim çalışmaları sürecinde ve sandıklar açılıp oyların sayılması sırasında yaşanan hadiseler dikkate alındığında, 30 Mart seçimleri ile ilgili daha derinlemesine ve çok yönlü analizlerin yapılması elzem gözükmektedir. Çünkü öyle olaylar yaşanmıştır ki,  bazı büyükşehirlerde, bazı illerde, bazı ilçelerde oyların yeniden sayılması gündeme gelmiş, hatta yeni sayımlarda belediye başkanlıkları el bile değiştirmiştir. Hatta bazı büyükşehirlerde ise hem kazanan parti ve başkan adayı, hem de kaybeden parti ve başkan adayı seçim sonuçlarına itiraz etmiş; bu itirazlar sonucunda bazen ‘kara mizah’ı aratmayacak durumlar ortaya çıkmıştır.

Öte yandan seçim sürecinde yaşanan ve tüm Türkiye’yi seçime odaklayan olaylar, seçim üzerinde ciddi bir etki oluşturmuştur.

Seçim Öncesi Olaylar ve Partilerin Seçim Stratejileri

Hem Türk kamuoyunun hem de dünya kamuoyunun yakından takip ettiği 17 Aralık olayları, aslında 30 Mart yerel seçimlerinin gerçekten bir şey gebe olduğunun işaret fişeği olmuştur.    

  Başbakan Erdoğan, istiklal mücadelesi söylemine zemin oluşturması bakımından da Gezi Parkı eylemleri sırasında geliştirdiği, dış güçler, faiz lobileri, Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen karanlık mihraklar, hükümeti devirmek istiyor’ söylemini de ilave etmiştir.     

Yine seçimlerin bir başka boyutu ise Başbakan Erdoğan, yerel seçimleri, genel seçim havasına büründürmüş; neredeyse belediye başkan adaylarının yerine her şehirde kendisi mitingler düzenlemiştir.   2014 yerel seçimlerinde asıl kazanan milli irade olmuştur.   AK Parti , 11.5 yılda, 3 genel seçim, 3 mahallî seçim ve 2  referandum olmak üzere millettin karşısına 8 defa çıktı. Erdoğan ve AK Parti, her defasında büyük seçim zaferleri kazandı. 

 AKP’nin oylarında muhafazakârlık faktörü önemlidir.Ekonomi alanında son 10 yılda yaşanan büyük gelişmelerin bu sonuçlarda önemli bir etkisi olmuştur . Son dönemde yaşanan tüm siyasi gelişmelere rağmen AK Parti’nin oy kaybetmemesinin en önemli gerekçesi ekonomik refahın bozulmamış olması.

Başbakan Erdoğan beden dilini çok çok iyi kullanıyor,   karşısındakini inandırabiliyor.

AK Parti’nin yerel seçimlerde gösterdiği başarı  Türkiye’nin son dönemde bölge ve dünya siyasetindeki güçlenen ağırlığı ile de  ilgilidir

 İstikrarı güçlendiren seçim sonuçlarının bu nedenle sadece Türkiye için değil, Türkiye’nin son dönemde müdahil olduğu Suriye, Mısır, Filistin, Myanmar, Kosova’da gibi çözüm bekleyen milyonlar için de önemlidir .

Erdoğan, 17 Aralık sürecini siyasete müdahale olarak anlattı ve bunda büyük başarı sağladı. Peki kitle inandı mı?   Ancak peş peşe yayınlanan kasetler ve en son Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantı kayıtlarının yayınlanması operasyon algısını kuvvetlendirdi.

 Kaderini Erdoğan’la özdeşleştiren kitleler bir kez daha onun yanında durdu. 

  Erdoğan hala  geleceğin inşası açısından halen bu ülkenin en güvenilir siyasetçisidir.

 Türkiye’de   referandum   halini alan yerel seçimlerde elde ettiği başarı, Başbakan Erdoğan’ın uluslararası platformda da elini kuvvetlendirecektir.

 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise seçim stratejisini, daha çok ‘rüşvet, yolsuzluk, yargı ve emniyetteki operasyonlar’ üzerine kurduğu söylenebilir. Diğer yandan ‘iktidara yürüyen bir siyasi parti’ imajı oluşturulmaya çalışıldığı, ancak bunun kamuoyu tarafından yeterince destek görmediği açıktır. Hatta bu bağlamda, Fethullah Gülen cemaatinin CHP’ye destek verdiği, AKP tarafından sürekli olarak meydanlarda işlenmiş bir konudur. Bu da CHP’nin, AKP’nin ‘kamplaşma’ üzerine kurduğu seçim stratejine ‘düştüğü’ şeklinde de yorumlanabilir. Çünkü, bazı illerde sağ kökenli aday çıkarmakla sağ seçmene de hitap etmeyi planlayan CHP, Başbakan Erdoğan’ın ‘kamplaşma/kutuplaşma’ üzerine inşa ettiği seçim stratejisiyle eli kolu bağlı hale gelmiştir.

MHP’nin ise 30 Mart yerel seçimlerine belirli bir strateji ile hazırlandığı söylenemez; en azından böyle bir stratejinin varlığını gösterecek unsurların seçim süresince gözlemlendiği ifade edilemez. MHP’nin, 2002 yılında AKP’nin iktidara geldiği süreçle birlikte geliştirdiği ‘ülke bütünlüğünün korunması’ stratejisi, 30 Mart yerel seçimlerinde de kullanmaya devam ettiği bir argüman olarak karşımıza çıkmıştır. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, ‘ülke bütünlüğünü koruma’ söylemine ilave olarak, 17 Aralık ‘yolsuzluk ve rüşvet’ operasyonlarını söylemlerinde kullandığı ifade edilebilir. MHP tabanında bu söylemlerin ciddi yankılar bulduğu belirtilse de, diğer seçmenlerde istenilen etkiyi yapmadığı da bir gerçektir.

BDP ise yerel seçim hazırlık sürecinde en sessiz ve derinden hareket parti olarak konumlandırılabilir. Çünkü BDP’nin gizli ajandasına, yerel seçimlerden sonra bir ‘yerel özerlik’ ilan etme olduğu, medyaya yansıyan haberler arasında yerini almıştır. Seçimler artık tamamlanmıştır; her ne kadar seçim sonuçları kesinlik kazanmasa da BDP’nin ne yapacağı, şimdilik meçhuldür.

Bundan Sonra Ne Olur?

30 Mart 2014 Türkiye Mahalli Genel Seçimleri, yaşanan tüm keşmekeşe rağmen, ortaya konulan tüm ‘gerginlik stratejisi’ne rağmen, ciddi sayılabilecek bir çatışma olmadan tamamlanmıştır.

Türkiye’yi  iki önemli seçim daha beklemektedir. Zaten siyasi partilerin de 30 Mart Pazar günü yapılan yerel seçim stratejilerinin gizli gündemini de bu iki seçim oluşturmuştur. Çünkü,   yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ilk defa Cumhurbaşkanı halkın oyları ile belirlenecektir. Ve hemen bir yıl sonra (normal sürede yapılırsa; erkene de alınabilir) bir genel seçim, Türkiye’yi beklemektedir.

  AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, yerel seçimlerde AKP’nin öngörüldüğü kadar oy kaybetmemiş olması gerçeğinin ortaya çıkmasıyla, yeniden köşke çıkmaya hazırlanacağı düşünülmektedir.

Öte yandan Erdoğan’ın, seçim süreci boyunda tüm seçim mitinglerini tek başına yapmış olması, AKP içinde bir takım değişikliklerin yaşanabileceğini göstermektedir.

CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu açısından, durum henüz netlik kazanmış değildir. Yerel seçim öncesi yavaş yavaş kamuoyunda oluşmaya/oluşturulamaya başlayan ‘CHP iktidara yürüyor’ algısı, seçim sonuçlarının ortaya koyduğu realite karşısında buharlaşmıştır. CHP içinde köklü bir değişiklik öngörülmese de, bir takım değişikliklerin olacağının sinyalleri alınmaktadır.

Öte yandan gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ‘kutuplaşma/kamlaşma stratejisi’ yine işletilecek olursa, CHP’nin çıkaracağı bir adayın seçilme şansının olmadığını bugünden söylemek yersiz bir öngörü olmayacaktır.

MHP, seçim sonuçlarına göre ‘en başarılı’ parti olarak gözüktüğünü yukarıda ifade etmiştik; ancak seçim öncesi mitinglerde yakalanan hava ve Türkiye’nin içinde bulunduğu konjonktüre bağlı olarak hem MHP tabanında, hem de Türk kamuoyunda oluşan ‘daha başarılı olacağı’, ‘patlama yapacağı’ algısı, MHP’nin rakamlarla ortaya çıkan başarısının yeterli bulunmadığını söylemek hatalı olmayacaktır. Tabi ki rakamlar, daha realisttir, ancak kitlenin psikolojisini de hesaba katmak, bir sonraki seçim için sağlıklı öngörüde bulunmak için önemlidir.

MHP tabanı ve seçmeninin, gelecek yıl yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, bu defa kendi adaylarının arkasında kenetleneceğini öngörmek, hatalı olmayacaktır. Dolayısıyla yerel seçimlerde istediği başarıyı alamamış bir MHP’nin, Cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm varlığı ile sahada yer alacağı muhakkaktır.

BDP’de yerel seçim sonrası nasıl bir gelişme olacağını kestirmek zor gözükmektedir. Çünkü İmralı adasında ömür boyu hapse mahkum olarak cezasını çeken PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile geçtiğimi günlerde AHİM’in gündeme getirdiği ‘yeniden yargılanabilir’ yorumları, BDP’nin iç dinamiklerini temelden sarsacaktır. Yine bir başka sürpriz gelişme de Diyarbakır eski Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in, Urfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayı olması ve seçimi kaybetmesi, parti içerisinde bir takım dengelerin değişeceğine yol açacak bir gelişme olarak yorumlanabilir.

 Tüm bu süreçler, var olan veriler ışığında değerlendirilmeye alınmıştır. Ancak, Türkiye gibi çok dinamik ülkelerde, değişimler ve dönüşümler çok kısa zaman dilimlerinde olabilmektedir. Eski bir politikacının sözüyle “Türkiye’de 24 saat çok uzun bir süredir”. Gelişmeler, zaman içerisinde değişecek olan her bir amile bağlı olarak yeniden, yeniden değerlendirilmeye muhtaçtır.

Not: Tüm partilerin aldıkları oylar, kesin olmayan veriler ışığında tabloda gösterilmiştir.

Tablo-1. Türkiye Geneli Partilerin Aldığı Oylar ve Oranları

 

 

Parti Adı

Oy

Oran

AK Parti

20.519.829

% 45,50

 

CHP

12.533.398

% 27,79

 

MHP

6.860.493

% 15,21

 

BDP

1.885.992

% 4,18

 

SP

916.270

% 2,03

 

HDP

853.686

% 1,89

 

BBP

483.368

% 1,07

 

Bağımsız Toplam

180.420

% 0,40

 

DP

179.541

% 0,40

 

BTP

99.664

% 0,22

 

HÜDA PAR

89.655

% 0,20

 

DSP

85.551

% 0,19

 

İP

65.762

% 0,15

 

HEPAR

46.024

% 0,10

 

HAK-PAR

43.843

% 0,10

 

DYP

33.611

% 0,07

 

YURT-P

30.187

% 0,07

 

HKP

26.551

% 0,06

 

MP

24.040

% 0,05

 

TKP

19.245

% 0,04

 

LDP

17.802

% 0,04

 

ÖDP

17.676

% 0,04

 

TURK

8.612

% 0,02

 

AP

0

% 0,00

 

MYP

0

% 0,00

 

GP

0

% 0,00

 

EMEP

0

% 0,00

 

 

 

 

Murteza Hasanoğlu