Avropa

Cumhurbaşkanlığı Seçimi, ‘Yeni Türkiye’nin Miladı Mı Oldu?

Pinterest LinkedIn Tumblr

2007 tarihinde halk oylamasına sunulmuş ve oylamaya katılan vatandaşların yüzde 68’nin ‘Evet’ oyunu alarak yürürlüğe girmiştir. ‘Cumhurbaşkanını halkın doğrudan seçmesini’ de öngören bu yeni değişiklikle birlikte Türkiye’de ‘yeni’lik adına en büyük adımlardan biri daha atılmıştır. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile başlayan ‘Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi’ bu yeni yasayla birlikte aşılmış olunuyordu; ancak yasanın hazırlanmasından sonraki süreçte 28 Ağustos 2007’de Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül’ün görev süresinin eski yasanın öngördüğü üzere 7 yıl olması ve yeni kabul edilen yasanın Cumhurbaşkanlığı görev süresinin 5 yıl ile sınırlaması, bir bilinmezliği ve dolayısıyla yeni bir krizi doğurmuştu. Anayasa Mahkemesi’nin konuyla ilgili ‘Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 7 yıllığına seçildiği ve 7 yıl görevde kalacağı’ yönündeki kararı ile bu kriz de aşılmıştır. Referandum sonucu gerçekleşen Anayasa değişikliği Türkiye Cumhuriyeti‘nin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Anayasa Mahkemesi, 15 Haziran 2012 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi lideri Milliyetçi Hareket Partisilideri Ekmeleddin İhsanoğlu‘nu çatı aday olarak gösterdiklerini açıklamışlardır.

Selahattin Demirtaş olduğunu açıklamıştır. AK Parti ise 1 Temmuz 2014 tarihinde düzenlediği bir tören ile Recep Tayyip Erdoğan olduğu açıklamıştır.

 

Seçim Sonuçları

Cumhurbaşkanlığı için ilk oylama, 10 Ağustos 2014 Pazar günü gerçekleştirildi. Birinci tur oylamasında adaylardan birinin salt çoğunluğu sağlayan oyu alamaması durumda ikinci tur oyalama tarihi olarak 24 Ağustos 2014 günü tespit edilmişti; ancak ilke oylama sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN, geçerli oyların yaklaşık yüzde 52’sini alarak cumhuriyet tarihinin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olmuştur.

 

Adaylar ve Aldıkları Oy Dağılım Şöyle

 

Aday

Destekleyen partiler

1. Tur

Oy sayısı

%

Adalet ve Kalkınma PartisiEkmeleddin İhsanoğlu

Milliyetçi Hareket PartisiDemokrat PartiBüyük Birlik Partisi, Türkiye Sosyalist İşçi PartisiDoğru Yol PartisiTURK PartiBAK Parti

15.587.720

38,44

Halkların Demokratik PartisiEmekçi Hareket PartisiYeşiller ve Sol Gelecek Partisi

3.958.048

9,76

Toplam geçerli oy

40.545.911

 

Toplam geçersiz oy

737.716

 

Toplam oy kullanan seçmen

41.283.627

 

Kayıtlı seçmen

55.692.841

 

Seçime katılma oranı

 

74,13

 

 

Seçim Kampanyalarının Değerlendirilmesi

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi için adayların kesinleşmesinin ardından propaganda sürecinin başlamasıyla, bu değerlendirmenin önceki bölümlerinde ifade edilen ‘yeni’ler ve ‘ilk’ler de yaşanmıştır. Bu ‘yeni’ler ve ‘ilk’lerin en belirgin tezahürleri de AK Parti Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim stratejisinin omurgasını oluşturduğu ifade edilebilir. Erdoğan’ın söylemlerinin temelini ‘Yeni Türkiye’ sloganı oluşturmuştur. Bu ‘yeni Türkiye’nin altını doldurmak ise gerek televizyonlardaki tartışma programlarına katılan ve AK Parti’yi açıktan destekleyen konuşmacılar, gerekse iktidara yakını bir yayın çizgisi izleyen gazetelerdeki köşe yazarlarına düşmüştür. ‘Yeni Türkiye’nin alt başlıkları arasında kamuoyunda en çok tartışılan konulardan bir tanesi de ‘Başkanlık’ sistemi olmuştur. AK Parti propagandacıları, söylem bilimin bütün ustalıklarını kullanarak ‘ilk defa cumhurbaşkanını halkın seçmesi’ ile kalınmayacağını; cumhurun kendisine ‘BAŞKAN’ seçeceğini sürekli olarak işlemişlerdir. Bu söylemin açıkça ifade edilmeyen/edilemeyen yan söylemlerinde ise Türkiye’nin artık bir yol ayrımında olduğu, Yeni Türkiye’nin başkanlık ya da yarıbaşkanlık sistemine geçmesi gerektiği, bu bağlamda federalizmin kabul edilebilir olduğu iması yatmaktadır.

 

Bir yandan bu tartışmalar devam ederken diğer taraftan da AK Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, ‘eski cumhurbaşkanlarına benzemeyeceğini’, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda ‘cumhurbaşkanının tüm yetkilerini kullanacağını; mesela, bakanlar kuruluna başkanlık edebileceğini’ belirtmiştir. Bu tür söylemlerin toplamı, artık ‘eski Türkiye’nin olmayacağının, ‘yeni Türkiye’nin geleceğinin açık göstergesi olarak değerlendirilebilir.

 

Bir başka ‘yeni’ söylemi kullanan aday ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) adayı Selahattin Demirtaş idi. Demirtaş da seçim kampanyasını ‘yeni’ler ve ‘yenilikler’ üzerine inşa etmiştir. Söylemlerinde artık ‘eski Türkiye’nin olmayacağını, ‘yeni Türkiye’nin geleceğini, ancak bunun AK Parti adayı Erdoğan’ın betimlediği Türkiye de olmayacağını ifade etmiştir. Gerçekten de seçim kampanyası bakımından en ‘yeni’ci olarak Demirtaş’ın kampanyası değerlendirilebilir.

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nin ortak cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdikleri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim kampanyasının ‘cılız’ kaldığı söylenebilir. İhsanoğlu’nun seçim kampanyasının odağını ise, son 10 yıldır Türkiye’nin iç siyasal değişimi paralelinde tezahür eden etnik ve mezhepsel ayrışmaları önleyici ya da yeninden inşa edici bir söylem olarak ‘birliğe, dirliğe’ atıfta bulunan sloganlar olduğu ifade edilebilir. İhsanoğlu’nun söylemlerinde ‘yeni’ye dair bir ifadenin yer almayışı, rakip adaylar tarafından ‘eski Türkiye’nin devamı’ ithamlarına maruz kalmıştır.

 

Bu seçim kampanyalarının söylemlerinin ve etkilerinin, yukarıda ifade edilen sonuçlarının yanında ve henüz görülmeyen/görülemeyen başka etkileri de olmuştur. Recep Tayyip Erdoğan isminin, ‘tek lider, güçlü lider, milli lider’ gibi ifade edilebilecek zihinsel kodları toplumun geniş kesimlerinin bilinçaltına yerleşmesi/yerleştirilmesi bu etkilerden biridir. Daha önce PKK’ya  yakınlığı  ile bilinen Selahattin Demirtaş ismi, Türkiye’de  sol yelpazede siyaset yapan ve isteyenlere ‘solun yeni umudu’ olarak aşılanmıştır; diğer taraftan da geçmişi ‘PKK ile doğrudan ilintili olan bir kişinin’ toplumun diğer kesimlerinde meşruiyet kazanması sağlanmıştır.

 

Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları ile ilgili partiler düzleminde yapılacak değerlendirmeler ise AK Partinin ‘en örgütlü siyasal parti’ gerçeğini bir kez daha kanıtlamıştır.

 

Cumhuriyet Halk Partisinin ‘seçim kazanma adına her türlü açılımı yapabilecek bir zihinsel atmosfere büründüğünün’ somut göstergesi olmuştur. Ancak bu ‘her türlü açılım’ın sonucunda da CHP tabanından ciddi bir kayma olasılığını da gözler önüne sermiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi açısından ise bir ‘Lider’ sorunu tartışması başlatılmak istense de bu kadük kalmıştır; 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in aday gösterilmesi ve seçilmesi sürecinde yaşanan parti içi muhalefetin Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığında aynı hararetle yaşanmadığı  gözlenmiştir. Bu durum, iki aday arasındaki kişilerin ideolojik arka planlarından kaynaklandığı söylenebilir. Ancak MHP teşkilatlarının Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim kampanyasında ‘aktif’ olarak bulunmamaları da bir yönüyle ‘adayın taban tarafından onaylanmadığı’, diğer yönüyle de ‘Genel Merkezin seçim çalışmasına ciddi olarak asılmadığı’ şeklinde değerlendirilebilir.

 

Sonuç olarak bugün gelinen noktada AK Partinin Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, oyların yüzde 52’sini alarak Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı olmuştur.  Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik özellikleri ,Erdoğan’ın gücü ve karizması nereden kaynaklanıyor? Türkler onu neden seviyor?

 Recep Tayyip Erdoğan iradesini çok güçlü bir şekilde kullanan, yılmayan, her durum ve şartta strateji ve taktik geliştirebilen ve daima gündemi kendi belirleyerek , kendine ve  halkına güvenen bir lider olmuştur.  Cumhurbaşkanı  Erdoğan ,  halkı arkasına alarak mücadele eden ve başarılı olan bir liderdir .     Türkiye’de sokaktaki insanda ‘Erdoğan bizden biri’ duygusu  olgusu mevcuttur. Türkiye’deki sosyolojik değişime destek vermiştir. En önemli özellikleri, partisine sahip olmasıdır.  AK partide  kimse Erdoğan’a  karşı çıkamaz.  Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’un fakir mahallesinde yetişmiştir.  Kasımpaşa gibi çeşitli sınıfların, farklı unsurların, orta hallinin, fakirin, Yahudi’nin, Müslüman’ın, Karadenizlinin, İstanbullunun bir araya geldiği bir yerde yetişmiştir. Lider politikacıların içinde çok önemli bir yanı vardır.    Hitabet dili için kendisini iyi yetiştirmiş ve Türkçesi çok düzgün. Bu  da siyasette çok önemli bir etkendir..  Halkla  müthiş bir diyalog  kuruyor ve bu önemli bir siyasi karakterdir.

Erdoğan’ın bugünkü söylem ve eylemlerine bakarak yapılacak bir değerlendirmede, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası boyunca kullandığı söylemlerin ‘seçim öncesinde kaldığı’ ifade edilebilir. Ancak bununla ilgili, yani ‘yeni Türkiye’ söyleminin hayata geçirilip geçirilmeyeceğiyle ilgili kesin bir yargı, ancak 2015’in Haziran ayından yapılması düşünülen genel seçimlerden sonra oluşacak siyasi tablodan sonra verilebilir.

 

 

  

 

Araz Aslanlı